Leyla ile Mecnun, Ferhat ile Sirin gibi hikayelerimiz var. Bugün bile yüzlerce türkümüz, bu hikayelerden alinmadir. Bu asiklar, cok aci cekerler ama bulusamazlar. Hikayenin sonu ise cok enteresandir. Asli, gerdege girmek icin dügmelerini cözerken elbisesi alev alir, yanar. Kerem de yanar. Askla yanarlar ve yine bulusamazlar. Fakat hikaye burada da bitmez. Kerem ile Asli'nin külleri kalir ve küller birbirine karisir...
Iste Anadolu topraklari Kayseri, Erzurum, Bursa, Iskenderun Kerem ile Asli'nin külü. Bu topraklarda anneannelerimiz, dedelerimiz, birbirinin küllerine karisti. Biz burada insanligin külüne karistik. En cok ziyaret edilen, tarihin en cok mezar adlari tasiyan, sandukalarin, kral mezarlarinin, evliya türbelerinin en cok oldugu topraklardayiz. Bu topraklar, Kerem ile Asli'nin külüdür ve bu kül, bizi ilahi tutkallarla bagladi.
Simdi bize etnik ayrimcilik dayatiyorlar. Ama hicbirimizin annesi, babamiza asik olurken, 'bu, insallah Cerkez'dir, Bosnak'tir' demedi. Ancak hepimizin annesi ve babasi, bir dügünde karsilastiklari zaman, 'seni yaratan ne güzel yaratmis, ben sana kurban olayim' demistir. Biz, Allah'in yarattigi her insana evlenirken kurban olduk, coluk cocuk kurban olduk. Bu topraklara da kurban olduk. Biz, sehirlerimizi böyle kurduk. Birligimizin temelinde, bu ask felsefesi, bu evliyalar ve bizi kardes yapan bu türküler, bu halaylar, bu kemenceler yatiyor...